Kapsama Alanı & Muamma LGBTİ+ Eğitim Araştırma ve Dayanışma Derneği tarafından hazırlanan “Trans Erkek/Maskülen ve Nonbinaryler Cinsel Sağlık ve Jinekoloji Kontrollerinin Neresinde? Araştırması” raporu yayınlandı.
Rapor,
• Türkiye’de trans erkeklerin/maskülenlerin ve nonbinarylerin jinekolojik kontrollerde yaşadıkları sorunları görünür kılmayı, betimlemeyi ve jinekolojik kontrollere dair mevcut durumu, ihtiyaçları belgeleyerek ön plana çıkarmayı ve kanıta dayalı veri oluşturmayı,
• Hedef grubun jinekolojik kontrollere erişememesi, kontrollerde yaşadığı ayrımcılıklar ve penis-penetrasyon etrafında şekillenen, üreme odaklı kurgulanan cinsel sağlık bilgisinin kapsayıcı olmaması sebebiyle hedef grubun cinsel sağlığa erişim hakkının engellenmesinin oluşturduğu sorunlara değinmeyi,
• Trans erkeklerin, maskülenlerin ve nonbinarylerin cinsel sağlık bilgilerine erişimini artırmayı, bilinçlendirmeyi ve bir araya gelmelerine zemin hazırlayarak örgütlenmelerini güçlendirmeyi,
• Araştırma raporunun bulgularını paylaşarak, sağlık çalışanlarına özel sunumlar düzenleyerek ve eğitimlerle destekleyerek, elde edilen sonuçları yaygınlaştırmayı ve bu kapsamda sağlık personelinin farkındalığını artırmayı ve bilinçlendirmeyi amaçlıyor.
6 Temmuz tarihinde raporun tanıtım çalıştayı düzenlendi.
Toplantıda rapora ilişkin paylaşım ve değerlendirme özetini sizler için derledik.
Trans erkek/maskülen ve nonbinaryler cinsel sağlık ve jinekoloji kontrollerinin neresinde araştırmasının hedef grubu sadece doğumda atanmış cinsiyeti kadın olan; trans erkekler, trans maskülenler ve nonbinarylerdir. Hedef grubun, jinekolojik muayeneye ve cinsel sağlığa erişimde yaşadıkları ayrımcılıklar araştırmanın temel konusunu oluşturmaktadır.
Hastanelerde genel kullanımı “kadın hastalıkları ve doğum” olan jinekoloji bölümü, çeşitli kanserlere yönelik erken teşhis, jinekolojik ve cinsel sağlık gibi birçok konuda düzenli takip ve test yaptırmayı gerektiren bir alandır. Ancak bu polikliniğe gitmesi gereken tüm gruplar için bu alan, bütün bir toplumsal hayatı cis (natrans) insanlara göre kurgulayan, heteroseksüelliği bir zorunluluk olarak gören ve tek varoluş olarak cis-hetero olmayı dayatan erkek egemen bir zihniyetle yürütüldüğü için oldukça tramvatik, ayrımcı, fobik ve cinsiyetçi tutumlara sahiptir. Jinekoloji alanı; cinsiyet kimliği, cinsel yönelim, sınıf, ırk, etnisite, dil, mülteci olma, evli/bekar olma, engelli olma gibi birçok kimliğe ve sınıfa yönelik ayrımcılığı içinde barındırmaktadır. Bu alandaki sağlık politikaları eşitsizlik üzerinde yürütülmektedir. Üreme sağlığı üzerine kurgulanmış bu alan, bu sorunları göz ardı ederek kişilerin jinekolojik ve cinsel sağlığa erişimini engellemektedir.
Feminist mücadele veya kadın hareketi içerisinde yer alan kişilerin, trans+’ların kimliklerine dair ‘erkek olmak’ konusundaki düşünceleri, trans erkekleri ve trans maskülenleri cis-hetero erkeklerle eş tutmalarına neden olmaktadır. Bu durum bahsedilen öznelerin feminizm içerisinde yer bulamamasına veya bu alandan dışlanmasına sebep olmaktadır. Bunun temel nedeni kesişimselliğin görülemiyor oluşuyla birlikte kuir feminist perspektife sahip olunamaması ve feminizmin trans+ları kapsayan bir yerden mücadele yürütmüyor oluşu ile açıklanabilir. Ancak yaygın kanının yanı sıra ne feminizmin tek öznesi kadınlardır ne de feminizm trans erkekler, trans maskülenleri ve nonbinaryleri dışlamaktadır. Patriyarkal sistemin baskı uygulamaya çalıştığı diğer özneler gibi trans+’lar da feminist mücadelenin öznesidir. Fakat bahsedilen yaygın tutum ve davranışların sonucunda, trans erkekler, trans maskülenler ve nonbinaryler mücadele alanlarından uzaklaştırılmaktadır.
Öznelere ve içerisinde yer alınan hak mücadelelerine dair nedenlerden sonra bahsedilmesi gereken en büyük problemlerden bir diğeri; sağlık alanının, tıbbın cinsiyetçi, ikili cinsiyete dayalı ve fobik olmasıdır. Gerek tıp eğitimi içerisinde gerek yapılan araştırmalarda çeşitliliğe, LGBTİ+’lara ve trans+’lara gereken önem verilmemektedir. Sağlık çalışanları, üniversite yıllarından itibaren öznelere dair bilgilere erişememekte tıbbın ikili cinsiyete dayalı ve LGBTİ+ fobik olarak kurgulanan müfredatıyla yetiştirilmektedir.
Bir taraftan da, trans+’ların, konunun uzmanı olan sağlık çalışanlarına sürekli açılmak; kendini açıklamak, süreci anlatmak zorunda kalması da ayrı bir sorun teşkil etmektedir. Kişilerin tedavi ve bilgi almak için gittikleri yerlerde, trans+ olmaya, uyum sürecine, ameliyatlar gibi konu ile alakadar tüm içeriğe dair sürekli bilgi vermek zorunda kaldığı bir gerçeklik bulunmaktadır. Kişiler, bu anlarda sıradan bir hasta olmak yerine, aktivizm yapmak zorunda kalan öznelere dönüşmektedir. Bunu yaparken de trans+’lar sürekli olarak fobiye maruz bırakılmaktadır. Kısacası somut durumda, teşhis alabilmek, tedavi olabilmek için ayrımcılığa maruz bırakılmayı göze almaları gerekmektedir.
Sayıca çok az olsa da, ülkenin çeşitli şehirlerinde cinsiyet uyum süreci yürütülmektedir. Uyum sürecinin kapsamı, Medeni Kanun Madde 40 çerçevesinde belirtilmiş olsa da, standart bir prosedürü içermemektedir. Kanunda belirtilmesine rağmen, her eğitim araştırma hastanesinde uyum sürecinin yürütülememesi, sürecin kimi şehirde hastane ile kimi şehirde adli merci başvuruları ile başlıyor olması, sürece dair birtakım izinlerin doktorların kişisel inisiyatiflerine bırakılması somut duruma dair örnekler olarak gösterilebilir. Cinsiyet uyum sürecine girmek için başvuru yapan ve psikiyatri sürecine başlayan öznelerden ilk olarak beklenen durum bir ispat olmaktadır. Kişiler zaten hayatlarının her alanında yapmak zorunda bırakıldıkları şeyi, bir de sağlık çalışanlarına yapmaktadır. Kişiler trans+ varoluşlarını, ikili cinsiyet sistemi ve toplumsal cinsiyet rolleri içerisinde ispatlamaya zorlanmaktadır.
Araştırmanın diğer bölümlerinde de bahsedildiği üzere, trans+’ların jinekoloji polikliniklerine gitmelerinin önünde birçok zorluk yer almaktadır. Jinekolojik muayenelere gitmek konusunda; hormon kullanımıyla gelişen fiziksel değişimler ve kişilerin transfobiye maruz kalma durumları başvuru durumunu zorlaştırırken, bu kontrollerin en azından uyum sürecine girmiş trans+’lar için süreç içerisinde yapılması, trans+’ların sağlığa erişimleri konusunda kendilerine büyük bir avantaj sağlayabilecektir.
Hedef grupta belirtilen trans+’lar için hayati önem taşıyan poliklinik, erişilebilen veya erişildiğinde de nitelikli sağlık hizmeti alınabilen bir yer olmaktan çok uzaktadır. Bu sebeple de trans+’lar; fobik, ayrımcı ve travmatize edici birçok duruma maruz bırakılmaktadır. Kapsayıcı bir sağlık hizmetinin bulunmamasıyla beraber yaşanılan ayrımcılık; trans+’ların istihdam hakkına erişirken yaşadığı sorunlar sebebiyle sürüklendikleri yoksullukla ve sağlık hizmetinin her geçen gün giderek özelleştirilmesiyle katlanarak artmaktadır. Trans+’ların engelli, mülteci gibi çeşitli kimliklere sahip olması da ötekileştirmeyi ve sağlığa erişim engelini arttıran diğer unsurlardan birkaçıdır. Cinsel sağlık alanı da jinekolojik alan ile benzer bir durumu paylaşmaktadır. Penis ve penetrasyon merkezli cinsellik anlayışı, sağlık alanında da devam ettirilmektedir.
Cinsel sağlık bilgisi kapsayıcı şekilde üretilmemektedir. Korunma yöntemleri, korunmaya dair bilgi de tam da bu noktadan yürütüldüğü için, penis merkezli ve üremeden korunma üzerinde şekillenmektedir. Birçok cinsel pratiği ve bedeni gerisinde bırakan bu anlayış, araştırmanın hedef grubu olan trans+’ları da kapsamamaktadır. Bu durum da trans+’ların rahim ağzı kanseri gibi ölüm tehlikesinin yüksek olduğu hastalıklara sürüklenmesine sebep olmaktadır. Ayrıca her türlü cinsel deneyimi kapsayacak şekilde üretilmiş korunma ürünleri de bulunmamaktadır. Birtakım korunma imkanları söz konusu olduğunda ise korunma ürünlerinin yüksek maliyeti; onlara erişimi zorlaştırmakta ve bu ürünlerin kullanımının yaygınlaşması önünde engel oluşturmaktadır.
Sağlık politikalarının ikili cinsiyet sistemine göre şekillendirilmesi, politikaların özellikle üreme sağlığı odaklı olması ciddi ayrımcılık sorunlarına yol açabilmektedir. Bu durum, jinekoloji polikliniklerinde hastaların sadece ‘anne’ adayları olarak görülmesine neden olabilir. Buna ek olarak, kişilerin cinsel yönelimleri ve kimlikleri göz önüne alındığında, bu bakış açısı sağlık hizmetlerine erişimde sorunlara neden olabilir. Ayrıca, bu politikaların sadece üreme sağlığına odaklanması, genel sağlık hizmetlerinde bilgi eksikliğine ve dolayısıyla doğru teşhis ve etkili tedaviden uzak uygulamalara yol açabilir. Bu durum, öznelerin sağlık hizmetlerinden gerektiği gibi yararlanmalarını zorlaştırabilir.