
Dünyadan cinsel haklar, cinsel sağlık ve üreme sağlığı alanında çalışan farklı organizasyonlarla bir araya geldiğimiz “Uluslararası Ağ Deneyimleri Webinarları” serisinin üçüncüsünde Hindistan merkezli feminist insan hakları örgütü “CREA”, “Sruti Disability Center” ve Zimbabve merkezli “Deaf Women Included” ile cinsel sağlık ve üreme sağlığı hakları (CSÜS) ve sakatlık ilişkisini konuştuk ve CSÜS ve sakatlık kesişiminde savunuculuk yürütme sürecindeki deneyimleri ve yöntemleriyle ilgili bilgi aldık. 7 Temmuz 2022 tarihinde Zoom üzerinden gerçekleştirdiğimiz webinarda, “CREA” adına Smruti Behera, Lisa Adams ve Agnieszka Crol, “Sruti Disability Center” adına Shampa Sengutpa ve “Deaf Women Included” adına Agness Chindimba, CSÜS ve sakatlık odağında kendi deneyimlerini aktardılar.
Sakatlık ve CSÜS hakkındaki feminist çalışmaların neden önemli olduğunu açıklayarak sözlerine başlayan Smruti Behera, sakatların cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarının feminist hareketin içinde tarihsel olarak hiçbir zaman gündem olmadığını ve bu konuda öjenik pratiklerin ağırlık kazandığını vurguladı: “Rıza özgürlüğü ve cinsellik söz konusu olduğunda, bunun sakatların hukuki ehliyetiyle ilgili olduğunu görmekteyiz. Hukuki ehliyet, kişilerin kendi bedenlerinin özerkliğiyle ilgili olsa da, sakatlar için bu her zaman toplumun yargılarıyla sınırlı oluyor. Ayrıca sakatlar, kısırlaştırma gibi birçok zorunlu tedaviye maruz bırakılıyor. Kısırlaştırma, bir doğum kontrol ve cinsel şiddetten korunma biçimi olarak zorlanıyor.”
Ebeveynlik söz konusu olduğunda da sakatların pek çok normla karşı karşıya geldiğini aktaran Behera, sakatların ebeveyn olmak için seçim yapmalarını engelleyen yaygın mekanizmalardan bahsetti: “Çoğu durumda sakatlar için evlat edinme dahi bir seçenek olarak ele alınmıyor. Cinsel sağlık ve üreme sağlığı hakları alanında çalışan örgütlerin, sakatların ebeveyn olmasını engelleyen ayrımcı üreme politikalarına karşı mücadele etmek gerektiğini fark etmeleri çok önemli.”
Zimbabve’deki sağır kadınların cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarıyla ilgili deneyimlerini aktaran Agness Chindimba ise ebeveynlerin işitme engelli çocuklarına, özellikle de kızlarına cinsel sağlık, üreme sağlığı, menstrüasyon ve seks gibi konular hakkında hiçbir şey öğretmediklerini aktardı: “Bu çocuklar okula gittiğinde cinsellikle ilgili genelde bir eğitimle karşılaşmıyorlar ve cinsel şiddete maruz kaldıklarında bile kendilerini nasıl koruyacaklarını bilmeden büyüyorlar.”
Chindimba ayrıca toplumda sağırlarla ilgili pek çok mit olduğunu da paylaştı: “Sağırlarla ilgili çok sayıda efsanemiz var, örneğin sağırların aptal olduğu düşünülüyor ama birinin sağır olması onun aptal olduğu anlamına gelmez. Tüm sağırlar aynı değildir, hepsinin farklı ihtiyaçları olabilir. Bazıları sağırları çocuk yerine koyuyor ve hastaneye gittiklerinde dahi kısırlaştırmayı zorunlu kılıyor. Sağırlara haklarını, özellikle de cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarını vermelisiniz. Bu sorunları çözmek için sağırlarla doğrudan iletişim kurmak önemli.”
Engelli hakları ve kürtaj (isteğe bağlı düşük) haklarının bir fay hattı gibi ilişkili olduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Lisa Adams, güvenli kürtaja erişimin kişilerin cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarının temeli olduğunu vurguladı: “Doğum öncesi testler ve sakatlığa yönelik seçici kürtaj yasaları, kişileri daha fazla damgalamaya hizmet ediyor. Burada meydan okuduğumuz şey bir kişinin seçme hakkı değil, doğum öncesi testler ve kürtaj yasaları gibi uygulama ve politikalarla engelli bir yaşamın yaşanmaya değer olmadığına dayanan paradigma.”
Adams, engelli hakları ve kürtaj hakları arasındaki fay hattı ilişkisinin daha fazla keşisimsel anlayışa yönelik bir fırsat olduğunu vurgulayarak şunları ekledi: “Deneyimlerimizden CSÜS hareketinin engelli hakları hareketiyle çok fazla bağlantısı olmadığını biliyoruz. Aynı zamanda sakatların da CSÜS hareketiyle pek bağlantısı yok. Bu noktada bu hareketleri bir araya getirmek için ortak bir anlayış bulmaya ihtiyacımız var.
Hindistan’da sakatların cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarına sahip olmalarını engelleyen çok sayıda yasa olduğunu belirten Shampa Sengutpa ise özellikle cinsel şiddetin sakat kadınlar arasında çok yaygın olduğunu vurguladı: “Bir cinsel şiddet vakasıyla karşılaştığımızda ve kadınlara neden daha önce gelmediklerini sorduğumuzda çoğu zaman yaşadıklarının cinsel şiddet olduğunu bilmediklerini söylüyorlar. Sakat kadınlar bedenleri ve cinsellikleri hakkında konuşmayı dahi sonradan öğreniyorlar.”
Sakat kadınların cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarına erişememelerine dair ihmalin çok yaygın olduğunu ekleyen Sengutpa, kadınların cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarına dair doğru bilgiye erişmelerini sağlamamız gerektiğinin altını çizdi.
2000 yılında kurulan Hindistan merkezli feminist bir insan hakları örgütü olan CREA, topluluk düzeyinde ve ulusal, bölgesel ve küresel düzeylerde feminist liderlik oluşturmaya, hareketleri güçlendirmeye, cinsel özgürlükleri, üreme haklarını ve özgürlüklerini genişletmeye, toplumsal cinsiyet temelli şiddeti azaltmaya yönelik hak temelli şiddeti engellemeye yönelik çalışmaları teşvik etmeye ve yapısal olarak dışlanmış insanların insan haklarını geliştirmeye yönelik çalışmalar yürütüyor. Herkesin onurunun ve eşitliğinin fark edildiği, daha adil ve barışçıl bir dünya tasavvur eden CREA’nın çalışmaları bireysel zararları önlemeye, bu zararları inşa eden ve sürdüren yapıları kaldırmaya ve gerçek veya algılanan cinsiyetleri, cinsellikleri, kimlikleri veya seçilmiş işgücü biçimleri nedeniyle dışlanan kişiler için adalete giden yolları oluşturmaya odaklanıyor.